2 Eylül 2014 Salı
UZUN MACERAMIZIN İLK GÜNÜ
Uzun bir aradan sonra güneşin doğuşunu sabırsızlıkla bekliyorduk.Gidiş yolu olmak üzere ortalama 1500 km yol yapacaktık.Bu yolu otostop ile kat edeceğimizden belirli bir güzergahımız bulunmuyordu.Sabah beş buçuk gibi uyandım.Bir kaç eşyamı topladıktan sonra kapıdan dışarı çıktım ve her zamanki yol arkadaşım Nazif çoktan gelmiş beni bekliyordu.Tam çantalarımızı sırtımıza takarken annem balkondan seslendi,dikkatli olun!İster istemez içten bir hüzünle görüşmek üzere anne dedim.Sırtımızı dönüp yola koyulduk.Yirmi dakika yürüdükten sonra otobanın geçtiği yere ulaşmıştık.Ufak bir eğimli tırmanış sonrasında bariyerlerin üzerinden atlayarak batıya giden tarafa geçtik.Uzun süredir paslanmış olan parmaklarımız iş başına koyulmuştu.Üç saat gibi çok uzun süre geçen arabalara el kaldırdık ,güneş yavaş yavaş yükseliyordu ve sıcaklığı zaman geçtikçe durmayan arabaların siniriyle daha da artıyordu.Hedefimiz bu sefer büyüktü,Adana dan>Gürcistan'a otostopla gidecektik.Üç saat gibi bir sürenin geçmesi şevkimizi iyice kırmıştı.Bu şekilde ilerlememiz zor görünüyordu,neyse ki şeytanın bacağını kırmıştık.Dura araba ilk otoban çıkışına kadar bırakırım dedi ve yalnızca bir kilometre ilerleyecektik düşünmeden atladık.Çokta uzun bir yolculuk olmamıştı ama azda olsa ilerlemiştik.Tekrardan bir otostop çektik.500 metre ilerde bir araba durmuştu umarım bize durmuştur diye düşündük, araba anarya(geri geri)gelmeye başladı ve o an bize durduğunu anlamıştık.Yavaş yavaş yanaştı orta model bir taksiydi,3 kişi vardı içinde.Gençler ne tarafa doğru gidiyorsunuz dediler,genel olarak Gürcistan ama şimdilik siz nereye gidiyorsanız bizde oraya gidiyoruz dedik.Şaşkınlıkla baka kaldılar gelin atlayın hadi dediler.Arka bagaj dolu olduğundan çantalarımız kucağımızda kalacaktı ,ortalama 15 kilo ağırlıkları vardı, arabaya yerleştikten sonra sohbete koyulduk.Üçü de imammış.Beden eğitimi öğretmenliğinden imamlığa geçmişler.Bilemiyorum daha cazip gelmiş olabilir.Beden eğitimi öğretmenliğinden kalmış olsa gerek spor yapmayı seviyorlarmış.Niğde /Ulukışla tarafında bir dağa tırmanmaya gidiyorlarmış.Sohbetin koyu ilerleyişinden dolayı Pozantı yol ayrımını kaçırmıştık uzun bir süre sonra yol ayrımını kaçırdığımızı fark etmiştik ,mersine 10 kilometremiz kalmıştı.Yol uzamıştı ve çanta dizlerimin üzerinde kendini un çuvalından farksız hissettirmeye başlamıştı,ayaklarım uyuşmuştu,bedenimden bağımsız kalmayı başarmışlardı.Otostop yolculuğu çoğu zaman iyi şartlarda ilerlemiyordu yani konforu yoktu.Konforlu bir yolculuk isterseniz bizim gibi otostopla gitmenizi tavsiye edemem .Ulukışla ya kadar birlikte gittik,bulunmaz bir petrolde durduk birkaç poz fotoğraf çekilip vedalaştıktan sonra tekrardan yola koyulduk.Bir kaç yüz metre yürüdükten sonra yol geçen kervan geçmeyen Niğde yol ayrımına kadar ilerledik,eski yol bir olduğundan pekte işlek değildi.Yol ayrımında köşede meyve ağaçlarının altına kurulup erzaklarımızı çıkarttık.Çilingir sofrası misaliydi.Arkadaş anlayamadık ki tüm arabalar sanki bizim yemek yememizi bekliyorlardı,yemek yerken bir hayli araba geçmişti,ve toparlanıp yola koyulduk.Bu seferde araba geçmez oldu ,şaka gibiydi resmen .Neyse ki çok fazla beklemeden akaryakıt taşıyan bir tır durdu.Nereye dogru gidiyorsun abi demeden hemen bindik çünkü bu yolda bu şans nadir denk gelirdi.Sizi almazdım ama Adana da otostop çekerken gördüm,tekrardan karşıma çıktınız ikinci bir şansınız olduğunu düşündüm ve aldım dedi.Abi de Adanalıydı hemşehrimiz di,daha doğrusu Nazif'in hemşehrisiydi,neredeyse aynı köyden çıkacaklardı. Sivas'a kadar gidiyorum dedi,bizimde ilk durağımız Sivas olsun o zaman dedik.Zorlu bir başlangıç ile güzel bir sonuç elde etmiştik .Tırcı abilerimizin ya da dayılarımızın açtıkları konulardan çoğunluğu hatun muhabbetleridir.Samimiyet oluştukça açılan bir konudur.Dolayısıyla uzun muhabbetler uzun yolculukta yorgun düşmüş bünyeye hatırlatacağı tek şey uykudur.Nazif tırın yatak kısmında oturuyor,bende şoför koltuğunun yanında oturuyordum.Yemek molasından sonra yer değişikliği yaptık çünkü fena bir uyku çöktürmüştü. Yatak konusuna gelecek olursak,uzun yollar gittiklerinden dolayı yatak olmazsa olmazıdır tırların ,hatta çift katlı ranza gibi olan katlanan yatakları da vardır.Arka tarafta bir müddet kestirdikten sonra tekrardan eski yerimi aldım,uyuma sırasını Nazif'e devretmiştim.Her ihtimale karşı ne kadar güven duysak da tedbiri elden bırakmamak gerekiyordu.Klima açıktı ve ne kadar uyusam da hala uykum geliyordu.Sohbet muhabbet derken Sivas tabelasını saat akşam sekiz gibi görmüştük.İstenilen hedefe yaklaşmamız günü bizim için mutlu kılıyordu hemde fazlasıyla.Akaryakıtı getirdiği petroldeki çalışan adamlarla konuştu,gençler benim misafirim,otostop çekerek geziyorlar,petrolün yanına çadır kursalar olur mu dedi ve adam onayladı işte bu durum bizim için daha iyi olmuştu.Sonuçta güvenilir bir yerdi,petrolden yiyecek içecek ve tuvalet ihtiyaçlarımızı karşılaya bilecektik.Şehir merkezini gezmeyi planlıyorduk ama çantalar ile gezmek zor olacağından petrolde çalışan abiye ricada bulunduk ve çantalarımızı petrolün deposuna koydu.Cüzdanımızı telefonumuzu ve fotoğraf makinamızı yanımıza aldık her ihtimale karşı,zaten merkezi gezerken ihtiyacımız olacaktı.Sivas merkeze doğru bir otostop daha çektik.Merkeze kadar gitmiştik,meşhur köfte ekmeğinden yiyerek açlığa son dedik.Madımak otelini,çifte minaresini,tarihi tren garını gezip gördük.Merkezde aşıklar,deyişler çalıp söylüyorlardı,kulağımızın pasını da bu sayede silmiştik.Kısa bir turdan sonra petrole gittik eşyalarımızı alıp bize tavsiye edilen yerde çadırımızı kurduk.Güne son !
Baran Akgün 16 Agustos Cumartesi 2014 22:33
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder